Tüm dünyanın ortak sorunu haline gelen tek birşey var. İnsanlar yıllardır tanımını yapamadılar. Adına şiirler yazıldı, şarkılar bestelendi ama kanıt olarak ortaya birşey konulamadı. AŞK... Aşk nedir deyince her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Hatta öyle ki, söylenenler yüzünden kafamızda ki aşkın tarifi bile değişebiliyor bazen.
Aslında Aşk, vücüdun anatomisini bozan çok büyük bir olgudur.
O da beni sevecek mi, sevmeyecek mi? Vay efendim biz mutlu olacak mıyız? gibisinden milyonlarca düşünce üretiriz. Bu düşünceler de direk beynimizi hedef alarak, beyni düşünce yıkımına uğratır, hatta öyle bir etki yaratır ki, en son ne düşündüğünü hatırlayamayız. Beyini etkisiz hale getirip, kalbin sol tarafına geçer aşk olgusu.
Kalpteki etkileri say say bitmez. Umut ederiz, sol taraftaki dolaşımı durdurur. Kaybetme korkusu yaşarız, sağ taraftaki dolaşımı dondurur. Ne yapar, ne eder ritmi bozmanın bir yolunu bulur. Sayesinde panik atak olduğumuzu sanarız. O derece..
Bitti mi? HAYIR!!
Onu iki dakika görürüz, elimiz ayağımız yarım saat titrer.. Sesini duyarız, dilimiz dolaşır kekelemeye başlarız. Hatta abartıp saçmalarız.. Eklemlerin de anatomisini bozduktan sonra hadi bakalım karın ve mideye...
Hazımsızlık sorununun baş düşmadır.. Düşündürüp, düşündürüp acıktırır. Sonra fazla geldi bu kadar yemek sana der, kusturur.. Buna da tamam. Peki, karnımızın içinde uçuşan kelebekler ne alaka.. İşte onu bende anlamadım. Sanki kelebekler içerde bir dans edip coşturuyor, bir oturup küstürüyor...
Gözlere gelince...
Onlar en müzdarip olanlar.. Bir bakmışşınız ışıl ışıl parlıyor, bir bakmışsınız ağlamaktan şişiyor, bazen gülümsüyor bazen hüzünleniyor. Sonunda ver elini, miyop ve hipermetrop..
Anlaşıldığı üzere AŞK, anatomimizi ele geçirip, istediği gibi yön veriyor.
Galiba, anatomim yerle bir oldu...
Aynı evren de senin de anatominin benim için bozulması dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder